Oyuncak Bebek
“Moskova sabahının serinliği pencereye vurduğunda gayriihtiyari başını camdan çekti ve düşüncelerini toparlamaya çalıştı ama sanki bütün bunlar aklından kuşkulanması gerektiğini gösteriyordu. Şu anda oturuyor olduğu pencerenin ardında hafif bir rüzgâr on bin yaprakla oynaşıyor, ağaçların arasından sızan güneş ışığı, toprakta benekli parlak yamalar oluşturuyordu. Buraya gelmeyi, zamanın sevimsiz yıpratmasından kendisini koruyabilmek ya da “Bir şeyi elde etmek ve hemen sonra ondan bıkarak, huzursuzca onu terk etmek” olarak özetlenebilecek hayat tarzını değiştirmek için yapmamıştı. Ne kadar mutsuz olursa olsun aynı zamanda özgür biri olarak yeni düşleri için cesaret aramak adına, içsel olarak çatlayan hayatını onarmak adına gelmeyi kabul etmişti. ‘Hayat yalnızca parmaklarının ucunda tutuyor olsa da beni, bu dünyada en büyük beceri düşlemeyi sürdürmektir’ diye aklından geçirdi Levy.”
Oyuncak Bebek, adlı romanının birinci kitabında, kendini acımasızca sorgulayan, düş gücü kuvvetli ama içedönük ve yalnızlığı seven yaşlı bir adamın gözüyle Çernobil öncesi ve sonrasının, Rusya’nın ve insanlığın fotoğrafı çekiliyor. Dağılan bir ülkenin sorunlarının müthiş bir öfkeyle anlatıldığı bu kitapta yazar; yolculukta olan bir insanın karşılaştığı sorunlara verdiği tepkileri, yaşam ve ölüm mücadelesini, belleği saran özlemi, kayıpları, sıradan insanların yazgısını, doğadan kopuşu çarpıcı ve cüretkâr bir dille anlatıyor.